15 Haziran 2010 Salı

sahnem dizelerim

Karanlık, çok karanlık! Neredeyim ben? Hastane mi? Niye ama?
Doktor Bey bakar mısınız?

“Hocam gelin lütfen,hasta gözlerini açıyor.Bakın söylemiştim, olası bir felçten farklı, sadece konuşamıyor ve yürüyemiyor.Aslında bizi duyabiliyor bile.”

Ne konuşamaması ahmak! Sen neler zırvalıyorsun? Hey sen doktor! Aklı başında birine benziyorsun.Neler oldu, evime ne zaman dönüyorum? Milyn tane provam var benim, gösterim çok yakın! En son arabamdaydım ve bir anda etraf bulanıklaştı. Hiçbir ses hatırlayamıyorum.

“Aferin evlat haklısın.Göz bebeği hareket halinde, görebiliyor ve ışığa da tepkisi çok kuvvetli…”

Tabi ki görüyorum.Çek şu feneri doktor gözümü alıyor!

“İsminizi bana söyleye bilir misiniz bayan?”

Ah…Sonunda, memnun oldum ben İlke Beyaz.Sahne oyuncusu, balerin ve aynı zamanda amatör şairim.Şimdi neden burada olduğumu bilmek istiyorum.

“Dediğim gibi şefim, konuşamıyor.”
“Evet, peki ya elleri?”
“Onlar normal fonksiyonunda ama bir daha konuşamayabilir…Yürüme refleksi ise belki uzunca bir fizyoterapiden sonra yerine gelecektir.”

Şaka mı yapıyorsunuz? Ben İlke Beyaz dedim.Demiştim!

“Bayan ne olur ağlamayın! Kesin bir kanı yok ortada.Şimdi size soracaklarıma cevabınız evet ise bir kez, hayır ise iki kez göz kırpın.”
“Tam izah etmek gerekirse; parmak hareketlerinin zayıflığından ötürü yazı da yazamaz.BU yöntem çok daha iyi şefim”
“Başlıyorum o halde…Devlet tiyatro oyuncusu İlke Beyaz, 38 yaşında, evli ve iki çocuk annesisiniz? Beni duyabiliyor musunuz?”

Tahminim kadar zor değilmiş.Bir kez kırptım gözlerimi.EVET!

Yürüyemeyecek miyim?Konuşmak yazmak da olmayacak.Bale, sahne, şiirlerim? Ben size yıllarımı verdim.Böyle mi bırakacaktınız beni?Asla! İnat edeceğim size.Nefret değil sevgimden olacak inadım.

Doktorun elindeki de ne, bir ayna? İfadesiz boş bir İlke göreceğim yansımasında…

Kapatın gözlerimi bakmayacağım.
Ey siz perdeler kapanın!
Kapanın ışıklar, siz neşe yuvaları
Reddediyorum, bu sahneyi görmeyeceğim!
Sonunda yalnızım.Sahnem, dizelerim sizi kastetmemiştim.Ne diyordu anons?
Hmm …Doktor İzzet Aksoy! Memnun oldum doktor.Uzun süre burada olacağım anlaşılan.

Bırakmayın burada, korkarım ben
Rüzgar uğuldar, yağmur çiselerken.
Gitmeyin yanımdan!
Düşüncelerle konuşursam
Çok yalnız kalırım.
Siz duymayın ne çıkar?
Ben yine de haykırırım!

Saat gece yarısını çoktan geçmiş.Güneşi bekleyeceğim.Kalemi tutana, sahneye çıkana kadar.Güneşi bekleyeceğim!
Yıllarca o kadar rol aldım, binlerce ruha büründüm.Şimdi kendim bile olamıyorum…
Doktorun her gelişini sayar oldum.
Göz kırpmayla şiir mi yazılırmış? Hemşire çok kararlı görünüyordu.Bana alfabeyi sayacak, ben de istediğim harfte göz kırpıp durduracağım.Aslında düşününce…Neden olmasın?
Doktorları dinliyorum, kapı eşiğinde konuşulanlar orada kalmıyor.Hastalardan ve çoğu kez ölümden bahsediyorlar.Olmaz! Bir daha onları dinlemeyeceğim.

Yaşayacağım her şekilde,
Kanadı kırık kuş gibi
Bir kuyuya düşsem…
Yaşayamaz mıyım sanki?
Koşacağım adeta.
Uçacağım uçurtmalarla,
Yarışacağım kuşlarla.
Yaşayacağım ben!

Tekerlekli bir iskemlem var şimdi.Alıştım da velede.Nasıl yürütüyor beni.
Şiir de güzel gidiyor, şimdiden elliyi buldu.Bu hızla yazarsak kitap bile çıkarabilirim.Hem artık evden gidip gelecekmişim fizyoterapiye.Evi değil, ben sahnelerimi istiyorum. Sahnelerimi, sahnelerimi!

“Sah-ne-le-ri-mi”
“Doktor Bey, şefim! Hasta konuştu.İlke Hanım konuştu!Yemin edebilirim ki
“Sahnelerim” dedi, orayı istiyor.Ama şaşılacak irade doğrusu.İki aydır tek kelime edemeyen hasta böyle uzun bir kelime söyledi.”

İki ay oldu demek.Anlaşılan hiçbir akşamı saymamışım o günden bu yana…

Saymadım akşamları
Bekledim bir tek güneşi,
Döneceğini biliyordum!
Biliyordum beni sevdiğini
Dizeleri, sahneleri…



Güneş de döndü, dizeler de.Giden kolay dönmezmiş, olur mu öyle şey? Sahnelerim de dönecekler!Şiir yazmama engel olmadığı gibi dans da edeceğim.Parmaklarım reddetmiyor kıta’ları.Reddetmemeli ayaklarım da dansı!Sadığım elbet tekerleklere.Ama olmuyor eskisi gibi…

Günler hızlı geçiyor.Her saniyenin anlattığı, öğütlediği bir şeyler var.
Tam yürüdüğüm söylenemez ama kalkabiliyorum ayağa.İhanet etmeyeceğini biliyordum ya dizelerin, sahneler de etmedi.Çok cana yakın değil belki ama her gün onlarla dertleşmeye gidiyorum.Artık benim rollerim bambaşka!Kendim olamıyorum da yanımda bütün maskeler.Dans edemezken kendim olmamı bekleyemezsiniz!Tek acıyan yaram bu.
Hatırlayamadığım araba kazamdan 9 yıl geçti.Belki de 10…Yeniden yazmaya başlayalı
8 yıl oldu.Konuşmaya başlamadım, hiç susmamıştım ki.Ama ciddi biçimde beni kolayca duymaları 6 seneyi devirdi.Ya da duyduklarını sanmaları…Belki de hala duymuyorlardır.Bilmiyorum…Yaşadıklarımı yazsam da okuyamazlar! Çünkü ilmiğin ucunda ‘Hissetmek’ var.Kırmızıda ateşi, mrda gücü, mavide buzu hissetmek…Mavide gökyüzünü…

Düşünmek var beyazı
Hissetmeliyiz hayatı
Engel bilmemek var
Uçurmaksa uçurtmaları…

Gökkuşağının 8 renk olduğunu bilip binleri hissederiz.Görürdüm ayaklarımı kullanamayacağımı bilirdim.Duyardım dizeleri, yazamayacağımı bilirdim.Sanardım! Yürüdüm de, yazdım da…
Engel görmek bir sınır değil.Somut diyemeyiz.Öyleyse bizim uydurduğumuz bir histir engel.Hisleri de yıkabiliriz!

Bıraktım iki tekerleği de
Onun yerine
İki kanat aldım,
Taktım omuzlarıma.
Siz benim engelimsiniz karanlığa!

Daha bir barıştım hayatla şimdi
Nefes alıyorum daha derin
Önceden alamadığımı fark ettim
Siz olmadan
Sahnem, dizelerim…
Daha değerli her şey şimdi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder